BAZI ALEVİ DERNEK VE VAKIFLARIMIZ ASİMİLASYONUN BİR PARÇASI MI?–İbrahim ERGİN

Bugün avrupadaki ve türkiyedeki derneklerin bir çoğu eğitim seminer, paneller veriyorlar alevilikle ilgili ama Anadolu aleviliğin temsilcileri olarak bizler yok sayılarak sadece popilist anlayışta klişeleşmiş insanların aynı sistem ağzıyla konuşmalarıyla farklılık ve dip dalgası yaratamadıklarından gündemde kalıcı olamıyorlar.

İşte bu konudaki yazımda cemevlerinde anlatılan alevilikle talip mürşit arasındaki aleviliğin köprüsünü kuramayan alevi yöneticilerin alevilik içinde kendilerine uyguladığı asimilasyondan bahsedeceğim..
Kızılbaş Aleviliğinde modernitenin Alevi geleneğinin temelini oluşturan talip-mürşit ilişkisini kırdı “Bu ilişki biterse söz de biter”

Aleviliğin kadim inancını günümüze taşıyan ocaklar, dergahlar, ziyaretlerden yola çıkıyor. İnsanı Kamil, Hak ile Hak olma, 4 Kapı 40 Makam gibi kavramları hafızaya tekrar çağırıyor. Aleviliği’nin temel sorunu olan talip – mürşit ilişkisinin kopmasını sorunların merkezinde.. cemevlerinde öğretilenler şekilsel..
Geçmişte Alevi gençleri daha çok seküler düşünceler üzerinden kendilerini tanımladılar. Son dönemde ise gençlerin Aleviliğe olan ilgisinden söz Aleviliği hepimizin doğru kavramadığı çok açık. Pek çok ocağa ve pirlere gidip sorular sorduk. İnancın temeli nedir, nereden geliyoruz, biz kimiz soruları ile birlikte, düşünce sistematiğini onlarla konuştuk. Alevilik, Hz Ali ekolü üzerinden İslamlaştırılıyor. Bu aslında asimile olmuş bir algı. Yani asimile olmuş zihnimiz, inancı bin yıllık bir geçmişe bağlayarak İslam içi bir konu olarak algılıyor. Ama işin merkezine gittiğimizde ocaklara, dergahlara gittiğinizde gerçekten Alevilik dört kitabın dördüne kaynaklık eden kitaplar üstü bir inanç olarak görülüyor.

Aleviliği var eden ana topraklardan şehirlere farklı nedenlerle ciddi göçler yaşandı. Şehirlerde inancı yaşayacak alanlar bulamadıkları için ciddi asimilasyonla karşı karşıyalar. Buna bir örnek verirsek Dersim keşişlerin, dervişlerin diyarı olarak biliniyor. Buralarda 150 yıl öncesine kadar binlerce yıllık geleneği olan okullar vardı. Türkiyenin diğer bölgeleride farksız değil 30 -40 yıl öncesine kadar cem yapacak yerlerimi yoktu sığıntı gibi bir talibin büyük evi varsa onun evinde toplanılıp yapılırdı.

Cumhuriyet döneminde özellikle 40 lı yıllardan sonra asimilasyon hissedilmeye başlandı. Bölgeyi daha fazla ehlileştirmek için inançsal ve kültürel dokunun dağıtılması gerekiyordu. Dergahlar, okullar kapatıldı. Önce katlettiler ardından zorunlu göçe tabii tuttular. Alevilik toplumsal sistemi kurar; pirlik, mürşitlik, taliplik, dedelik… Bu sistem birbirini denetleyen biri olmadan diğerini var olmayacağı yapıdadır. Mürşit aynı anda talip, talip de mürşittir. Modern dünyaya geldiğimizde bu sistem mecburen değişiyor. Pirlerimiz şunu söylerdi: Son talip bittiğinde bu inancın bu dizgisi de bitecek. Talipler de şunu söyler son mürşit bittiğinde sözünü dinleyeceğimiz kimseyi bulamadığımızda talipliğimiz bitecek. Şehir yaşamı bu halkayı kırdı, parçaladı. Bunu gidermek için Aleviler toplanma mekanları oluşturuyor cemevleri gibi yerler, onlar da mevcut inanç yapısıyla bütünleşmediği için kitaba, şekle dayanmayan bir inancı yaymakta zorlanıyorlar.

Ciddi bir asimilasyondan bahsediyoruz. Bu asimilasyon sadece dışsal bir şey değil. İçten asimilasyon süreci de yaşanıyor.

Kafalar o kadar karışmış ki yani bu duruma nasıl geldik anlamak çok zor. Cemevleri kültürün son kırıntılarını tutunmaya çalışan insanların kendilerini var etmeye çalıştıkları yer. Cemevleri inancın şekilsel kısımlarına sıkışmış durumda. İnancın özüne ve problemlerine dair çözüm üretilen zemin sunamıyor. Son 15 gündür ki yüze yakın alevi derneklerin faaliyetlerini takip ediyorum lay lay lom ama Saygı duyulan ciddi çalışmalar var; ama genel durum bu . Diğer bölümde bu yazımın devamını yazacağım.. .
İBRAHİM ERGİN
14. Dezember 2013

Bir cevap yazın