ALEVİ KIZILBAŞ İNANCINDA MÜRŞİDİ KAMİLLERİN SIRLARI–İbrahim ERGİN

İnsanı kamile ereyim dersen
Bir Mürşidi Kamil bulanlar gelsin
Gönül Kabe olmuş hem Beytullahdır
Ol bahri ummana dalanlar gelsin

Hermesin sözüyle girişimizi yapalım; ’’Her bilgiyi herkese vermeyin.’’ Aleviliğin bugün ki sosyolojik güncel sorunun da temelini oluşturuyor. Alevi mürşidlerin yolun öğretilerini sırlanmış bilgiler olarak ancak onu taşıyabilecek olanlara vermişlerdir. Kamil olmayana, yani olgunlaşmamış insanlara, üst konumdaki bilgilerin verilmesini doğru bulmamışlardır. Talip olan talep eden kişi kendi özünde ki gizli hazineyi açığa çıkartıp önce iç dünyasını keşfetmeli, yeteneklerini açığa çıkartmalı böylece kendi gerçekliğinin bütünsel yapısının farkına varmalıdır. Bu aşamada ki insan marifet kapısının türabıdır.
Marifet aşaması psikolojik ve fizyolojik gelişimin bakımdan korteks bölümüyle özdeşleştirilir. Korteks beynin dış kabuğudur. Bilim insanlarının belirttiğine göre bir insanın beyninde veya bilincinde kültürel değerler edinildikçe, bilinç, farkındalık, duyarlılık, gelecek kaygısı, sezgi, okuma yazma gibi faaliyetleri yöneten merkeze korteks denir. Gelişen korteksin kabuğu kalınlaştıkça insan, insani değerlerini daha da ilerletmiş ve üç çerağı içinde yakarak üçlü mührü iç dünyasında yağ gibi eritmiştir.

Bu üçlü çerağ biliş, buluş, oluştur. Mürşidi kamiller Arifliği ilk biliş ile bilme, kavrama, düşünme, sezme boyutunu bilgi ve bilimsel yolla kendini kanıtlamış, buluş ile kendi iç dünyasına yolculuk yapıp gönül yoluyla gören aşk halidir. Son olarak, oluş ile hakk ile hakk olan hakkda yok olan ikiliği kaldırıp birliğe varan kişidir. Bu aşamada hakikat insanı sırrı hakikatı taşıyan sonra bu hakikatı taşıyabilecek insanları arayıp bulan ve onu ocağında yetiştiren sonra da bu yükü onlara devir ederek bir sonraki kuşağa aktarmasında çerağ olan kişilerdir.

Bu üç vasfı kendisinde toplayan insanlara mürşidi kamil diyoruz. Dikkat ederseniz mürşidi kamiller tarih boyunca katledilen, sürülen hapis yatan, vatansız bırakılmış bedeller ödemiş insanlar olarak tarihdeki yerlerini alan büyük insanlardır. Örneğin Hallacı Mansur, S. Nesimi, Şeyh Bedreddin, Fazlullah Hurufi, Oğlanlar şeyhi İbrahim, Pir sultan hepimizin bildiği mürşidlerdir.

Mürşidlerimizin bize bıraktığı veya taşıdığı neydi de öldürüldüler? Ölümleri pahasına bunları bize ulaştırdırlar.? İnsan oğlunun evreni anlama tanıma nereden gelip nereye gittiği ,öldükten sonra nereye gidiyoruz, beni yaratan var mı yoksa vardan mı var oldum, ben kimim sorularının cevaplarını aramaları ve bulmalarıyla egemenlerin ve semavi dinlerin dikkatini çekmiş ve bu inançlara ölüm fermanları ve kimlik değiştirmeler için uygulanan katliam kıyım kurtulma asimile araçları kullanılarak coğrafyalar taşıdıkları öğretiler için kana bulanmıştır.

Gelin şimdi Mürşidlerimizin taşıdığı bu sırlı öğretilere bakalım;

Derviş Kemalin;
Hak bizdedir biz hak ‘ta
Lakin sırdır bu nokta
Aramayız uzakta

DAİMİ:
Kainatın aynasıyım mademki ben bir insanın
İnsan hakta hak insanda
 

Yukardaki dizelerde ozanlarımız kendilerininde hakkı uzakta aramadığını ve hakkın tüm evren ve doğanın içinde bulunduğunu belirtmektedir. Her şey hakkın yansımasıdır. Kainatın aynasıdır. Çünkü büyükte ne varsa küçükte de aynısı vardır. Evren doğa insan ilişkisini bu bütünlük içinde görür. Aleviliğin en önemli öğretisi ‘’Sudur’’ öğretisidir. Yani hakktan fışkırma her şeyin tek bir kaynaktan ortaya çıktığını, çokluğun bir’in parçaları olduğunun derinsel bilgisi vardır.

Bütünden kopan her zerrenin ana kaynağına geri döndüğünü, her şeyin değiştiğini, dönüştüğünü, ruhun don değiştirerek yaşama gidip geldiğini,ruhun ölümsüz olduğunu, Cennet ve cehennem olmadığı, Ahiret inancı öldükten sonra dirilme, mahşerin olmadığını, semavi dinlerinki gibi göksel bir tanrıya inanmadığımızı, vahdeti mevcut anlayışına göre evrenin toplamının tanrı olduğunu, bütün oluşların varlıkların varlaştığı varoluşçuluğu savunduğunu, evrenin sürekli bir oluş halinde olduğu öğretilerini savunan mürşidlerimiz bunları nefeslere işleyerek bugüne gelmesini sağlamışlardır.

Mürşidlerimiz sadece bu yukarda saydıklarımız dışında ütopyalarını gerçekleştirmek için tasarladıkları projeler dolayısıyla da katledilmişlerdir. Babek, Hürremdinliler, Sinbat, Karmatiler, İsmailler, Baba İlyas, Baba İsak, Şeyh Bedreddin, Pir sultan gibi mürşidler Rızalık şehri, Musahiplik kurumunun zengin yoksulluğu eşitlemesi, Kamil insan tasarımı ile insanı kamiller toplum projesi hep egemenler tarafından doğmadan boğdurulmuştur.

Sonuç olarak mürşidlerimiz özellikle insan yetiştirirken talip, rehber, pir ve mürşid dörtlüsünün önemine vurgu yapmış gizemli ve kodlanmış bilgileri özel ve seçilmiş taşıyacak insanlara ocaklarda, dergahlarda vermişlerdir. Yeri geldiğinde kullanmasını bilene bu bilgiler HAKK tır. Çünkü şeyh Bedreddin 15. yy şöyle diyor. “Her bilgi kendi mertebesinde haktır. Gerçekler halka daha işin başında söylenirse ya yollarını saptırırlar, yada gerçeği söyleyeni suçlarlar. Halk ve Hak orta bir yolla ve ayrı ayrı gözetilerek birbirine alıştıralabilir. Ama her şartta halk ve hak hakikata alıştırılmalıdır”. Günümüzde biz aydınların düşün insanların geçmişteki mürşidlerin bıraktıklarını çözümleyip insanlara batıni yönünü aktardığımızda karşılaşılan tepkileri görebilirsiniz. Aşk ile canlar

Sosyolog/İbrahim ERGİN

Bir cevap yazın