ALEVİ KIZILBAŞ İNANCINDA DÖRT KUTSAL CEMİN SAHİPLERİ–İbrahim ERGİN

Gönülde sırlandık, zahir yerimiz
Aşk yoluna kurban canı serimiz
Ele, bele, dile demiş Pir’imiz
Beşikten toprağa ikrarlıyız biz…
(Hıdır ÇAM)

Aleviliğin kodlarında en az on bin yıllık bir tarihin besinleri vardır. En önemli ritüeli olan cem ise bunun kanıtıdır. Evrenin varoluşunun canlandırılması, cemdeki oturma şekli, semahların dönülmesi; ağırlama pervazlama hızlandırma, içerisindeki motifler sembollerin müzik ve vücud ile ahenkli bir şekilde devinim yaratması ve hizmetlerin dağıtılması, hizmeti alanlara verilen gülbanklar, niyazlar, nefesler muhabbeti yapılması ile lokmaların paylaşımı bu tarihi besinlerin kodlarını bize verir.

Alevi kızılbaş inancının omurgasını oluşturan dört kapı kırk makamın da her bir kapı farklı iklimler gibi insanı etkiler. Bir basamağı aşan bir insan, özünde baharı, yazı yaşarken, aynı zaman da yeni bir kapı, yeni bir mevsimin başlangıcıdır. İnsan bilmediğinin düşmanı, bildiğinin arfidir. Bir insan bilgiye ulaştığında baharı, onu hayatına uyguladığında yazı yaşar. İnsan bilmediğinde kış gibidir. Kışı yaşar. Kışın en en tepe noktasını düşünün kar yağmış yapraklar dökmüş yeşillik beyaza bırakmıştır. İşte doğayı saklayan giz insana yabancıdır. İşte bu aşamaları cemin makamlarına uyguladığımızda kararlı, istekli olup hedefe azmi rah edip yürürse menzile ulaşır. Dört iklim dört sultanlık yaşamımız dört insan kırk davranışın içsel yolculuğu ile hakka ulaşmayı onunla bütünleşip yolculuğu tamamlamayı amaçlamaktır.
Bu yolculuğun gıdasını aldığımız kutsalımız cemlerimizdir. Şimdi bu dört cemin dört farklı gıdası bizi nasıl geliştirecek.

1- İlk makamımız cem dir. Hava bu makamın sembolüdür. Buraya gelen canların içlerindeki egolarını benliklerini yıkarak nefsleriyle savaşının sürdüğü süreçtir. Bu cemde isteyen ile istenilenin birleşmesidir. Halkın katılacağı cem bu makamdır. Yani bâtınla-zâhiri birleştirme âşık ile mâşukʼun birleşme makamıdır. Sıradan alevi canın talep ederek talip olduğu ve dört kapının ilk kapısı olan ilk ikrarının verdiği inançsal olarak hukuk kapısı olandan ilk adımını atarak razılığı rızalığı öğrendiği makamdır. Bu cemin sürecinden mürşid, pir, dede, rehberin oğlu kızı da geçmek zorundadır. Çünkü herkes candır canandır. Buradaki işleyişi görecek, sorumluluk alacak bütün hizmetlerde görev alıp en temiz şekilde bu görevi ifa ederek teslim ederek; teslimiyeti önce kendine sonra topluma ve en son rehberine yaparak ikinci makam cemlere geçmeye aday bir can olacaktır.

2- İkinci makam cemimiz ise Ayn’ül cem makamın sembolü ateştir. ‘’Ayn’’ öz anlamındadır. Özün her zerreden bakışı ve bir araya toplanma ifadesidir. Tüm çeşitliliğe ve farklılığa rağmen, özün zerrelerden çoğul olarak toplanma ve bir araya geliş ifadesidir. Gelen canların Aşk yolculuğudur. Aşk bir sefer olarak yorumlanır. Ana babadan doğan kişi, bir doğumdur, aynı bedende bir kez daha doğmuştur ki bu ikinci doğumdur. İşte bu dünya dilinde uyanış ve farkındalık olarak bilinenin çok daha derin manası olan bir tekamül aşamasıdır. Birinci doğum ana-babadan, ikinci doğum mürşit babadan doğuştur. Yola çerağ olup yanmaya gelmiştir. Ateş arıtıcı temizleyicidir. Olgunlaşmaya değişmeye başlamıştır. Pişerek olgunlaşır. Bu ceme ikrarlı ve musahip olanlar olanlar katılır. İkrar vermek onaylamak, kabul etmek karar vermektir. İkrar töreninin manası, nasip alan beşer insanının, asli ruha doğru yücelişini sağlayacak yola adım atışının kutlanışıdır. Her insan iç ve dış dünyası ve bedensel yapısı ile bir bütündür. Bu bütünlüğün karar vericisi olarak ikrarını ikinci kez vererek bir bütünün parçası haline geldiği makamda musahip kardeşi tutarak dördün bir yürek olduğunu razılık rızalıkla mühürleyecekler. Kadın erkeğin can olup cinsiyetlerin nötrleştiği bir durumdur. Bu cemde çokluktan tekliğe varıp bütünün parçası olmanın enerjisi ile bilincin geliştiği merhamet duygusu, kardeşlik, bağlılık, dostluk, adalet üretkenlik sadelik gibi üstün değerleri kazandığı bu cemlerdir. Ulaşan canların girdiği cemlerdir. Bu davranışlara her insan ulaşamaz ulaşan canları bir üst makam ulaştırır.

3- Üçüncü cemimiz Cem’ül Cem sembolü su dur. Su aşındırır, Enerji verir. Taşıyıcıdır, çözücüdür. Kirli su bile temiz suyla arınır su denizdir, ummandır. Marifet olarak ustalık, beceri olgunluk yetkinliğin yaşamın her alanında gösteren, sağduyulu hoşgörülü, anlayışlı, ölçülü, yol gösterici insanların cem olduğu makamıdır. Bu insanlar güneş gibidir. Gizil bilgiyi açığa çıkartacak birikimi olanların cemidir.

Her şey bir olmuştur. Her şey O‟dur. Her şeyle cem olmaktır. Asla dönülmüştür. Bâtın ve zâhir hepsi Hak olmuştur. Bu makamda ibadet yeri aranmaz. Çünkü yeryüzü artık ona mabet olmuştur. Her yerde cem halindedir. Bu gerçeklikten yola çıktığımızda perşembe akşamları cem yapma diye bir şey yoktur. Her gün kutsal, her mekan cem yeridir. Bu yolculuk, Aşk yolculuğudur ve kendinden KENDİNE dir. Bunun mekanı yurdu olmaz biçimi şekli olmaz “Bir ben var bir de benden içerü” der Yunus Emre. İçeri dediği, nasip almadan önceki kişi, nasip aldıktan ve Aşk yoluna girdikten sonraki “içeri ben”in oluşumudur. Kendinden kendine yolculukta ulaşılacak nihai yer, özdür. Bu yolculuğu tamamlayan ariflerin meclisidir.

Cem erenlerindir, Hakʼı görenlerindir,
Ceme eğriler girmez, Doğru gelenlerindir.
(Yunus Emre)

4- Cem de son aşama makamımız Âhadiyetʼül Cem herşeyi Hak gören, sembolü topraktır. Toprak anadır, örtendir, gizleyendir, sevgidir, şefkattir. Her nesneye özünü katandır.

Bu cem kırklar makamıdır. Ariflerin kamillerin, Hak ile Hak olanların cemidir. Hakikat aşamasındakilerin sırrı sır olmaktan çıkaran cemlerdir. Sezgisel gücün en üst noktası ile karşısındaki her insanı, maddeyi çözen, çözümleyen müşahade makamıdır. Müşahade bir şeyi gözlemleme görme kavrama perdeyi kaldırmadır. Varoluşun sırlarını çözen, toplumsal düşünen çokluğu bir olarak gören, yeri geldiğinde gözünü kırkmadan kendini yaşadığı toplum için feda edebilen kişidir. Turap olup hizmet aşkıyla toplum içinde ki yoksul, yetim ,sahipsiz, darda kalan tüm insanların sorunlarına çözüm üreten, ütopyasını gerçekleştiren, onlara Hızır olan üstün değerlerle buluşturanların cem meydanıdır. Her daim darda duran Mansurların meydanıdır.

Sosyolog/İbrahim Ergin

Bir cevap yazın