YULARSIZ ARSLANLAR–Esat KORKMAZ
Aleviler olarak nasıl bir dönemi yaşıyoruz? sorusunu ikirciksiz yanıtlamak durumundayız: Ortodoks Sünni kuşatılmışlığa boyun eğme ile belirgin Türk-İslam sentezi zemininde boy veren düşünüş biçimlerinin tanımladığı kimliksizliğin kırılamadığı; kimi grupların, kendilerini Alevilik açısından anlamlandırabilmek için bu inancın-kültürün geleneksel tabanından ve günümüz sınıflar konumlanmasındaki anlamlı yerinden habersiz bir kör dövüşüne girdiği; Alevilik pratiği açısından anlamlı olan demokratik ve siyasal mücadelenin bir türlü amaçlanan politik öze kavuşamadığı bir dönemi yaşıyoruz.
Yaşadığımız dönemin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan; düşünsel bulanıklığı gidermek, bu kapsamda devreye sokulacak etkinlik, eylem ve yazın ürünleriyle Alevilik temelinde düşünsel birliğin sağlanmasına, davranış düzeyinde dağınıklığın giderilmesine katkıda bulunmak, öne çıkan teorik-pratik sorunları tartışmak, kolektif bir ürün yaratmak üzere düşünsel olgunluk, beceri ve yetkinlikleri amaca yönelik seferber etmek ve sosyal pratiği bir ucundan yakalayarak kimlikli bir mücadeleyi yaşama geçirmek, ivedi görevlerimiz olarak önümüzde durmaktadır.
Buna koşut olarak yaratılacak uygun araçlar çevresinde kadroların bir araya toplanmasını sağlayarak onları, nesnel düzeyde demokrasi mücadelesinin, laiklik mücadelesinin öznesi durumuna getirmek her Alevi için yaşamsal olarak algılanmalıdır.
Böylesi bir ortamda: Alevilik temelinde örgüt birimleri ya da gruplar, kişiler arasında yaşanması zorunlu iletişim ve diyalog; güven duyulacak kadro, program ve örgütlenme sorunları olması gereken mekânlarda, başvurulması gereken ilke ve yöntemlerle yapılamamaktadır.
Bu olumsuzlukları aşmak, hemen her kafada biçimlenmiş ortak sorulara ortak yanıtlar bulmak, bulunan ortak yanıtlar üzerine uygulanabilir bir çalışma-mücadele programını devreye sokarak bilinçlerdeki ortaklığı yakalayacak ve Aleviliğin düşünsel ve pratik sorunlarını çözecek bir süreci başlatmak temel amacımız olmalıdır.
Anlaşılacağı gibi bir Alevi, kendi gerçekliğini bir öğrenci içtenliği ve alçakgönüllülüğüyle inceleyip araştırmakla yükümlüdür. Bunu yapmazsa istediği denli duygu çatlatıcı olsun; düşünsel düzeyde sapmalardan, eylem düzeyinde tutarsız davranışlardan başını alamaz. Ürettiği düşünceleri, sergilediği tavırları, bu felsefenin/inancın dünya görüşü kaldıramaz.
Yüzlerce yıldır feleğin her türlü çemberinden geçen Alevi insanını enayi yerine koymaya; özünü unutup, Alevilik yolunu iktidarların sunduğu çayır mutluluğuna bağlamaya; kendini yaratan, besleyip büyüten toplumsal temelde kimlik edinmenin yollarını, yöntemlerini aramak gibi çileli bir çalışmaya girmek yerine, inanç sarhoşluğuna kendini kaptırıp ağızlarıyla yalım saçan yularsız arslanlar olmaya; bilimsel olanla bilimsel olmayanın iç içe girdiği, çoğu kez bilimsel olmayanın egemen olduğu sözel kaynaklardan taşınan geleneksel söylemi her şeye yeter görmeye; bu söylemi sürekli yineleyerek herkesin kafasını-düşüncesini törpülemeye kimsenin hakkı yoktur.
Şunu hiçbir zaman unutmayalım: Aleviliği en kestirme yoldan rezil etmek, onu toyca savunmaktır ya da ilkesiz davranmaktır; horoza kıç attıran tavırlar sergilemek, en basitinden gülünçlüktür.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.