Kararı Ayasofya Üzerinden Okumak–Esat KORKMAZ

AYASOFYA’NIN STATÜSÜ DEĞİŞTİ
DÜNYA KÜLTÜR MİRASI YOKSULLAŞTI
Esat Korkmaz

Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından kutsal olarak görülen XV asırlık Ayasofya ile ilgili tartışmalar son gelişmelerle birlikte yeni bir boyuta taşındı. Müze statüsündeki kutsal mekân artık cami olarak ibadete açıldı.

Konu daha düne kadar, ulusal egemenlik ve fetih anlayışını simgeleyen Kılıç Hakkı üzerinden tartışılageldi. Bu yolla sürekli canlı tutuldu. Danıştay, 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar vererek, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin önünü açtı. Kararın hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devrini ve ibadete açılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Kararı’nı imzaladı.

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Konferansı’nın 1972 yılında sonuçlandırdığı ve Türkiye’nin 1983 yılında taraf olduğu Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmeden söz açmadan konunun ciddiyetini algılayamayız.

Bu sözleşmenin ruhuna evrensel bir bakış egemendir: Sözleşme, daha başlangıcında, “Kültürel ve doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının ya da yok olmasının, bütün dünya uluslarının mirası için zararlı bir yoksullaşma yarattığını” belirterek yola çıkıyor. Metinde bu mirasın korunması “bütün uluslararası camianın ödevi” olarak tanımlanıyor.

Sözleşme, kültürel ve doğal mirasın korunması görevini öncelikle devletlere veriyor. Egemenliğe tam saygı’ vurgusunu yapmakla birlikte, bu tür varlıkların bütün uluslararası toplum tarafından iş-birliği ile korunması gereken bir evrensel miras olduğunu da kaydediyor. Burada devletlerin egemenliği ile uluslararası iş-birliği ihtiyacı arasında kurulan, ince bir denge var. Ayasofya’nın müze statüsünden cami statüsüne dönüştürülmesiyle bu denge bozulmuş, dünya kültür mirasının yoksullaşmasına bir adım atılmış oluyor.

Kültürel/doğal varlıkların korunmasına ilişkin taahhütlerin yerine getirilmediği, sorunların ortaya çıktığı durumlarda ilgili komite de devreye girebiliyor. Bu varlıkların listeden çıkartılması ya da ‘Tehlike Altındaki Dünya Mirası’ listesine alınması gündeme gelebiliyor. Önümüzdeki günlerde konu bu anlamda gündeme taşınacaktır, diye düşünüyorum.

Türkiye, bu uluslararası sözleşmeye 1982 yılında taraf oldu ve buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararı 14 Şubat 1983 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Son tahlilde Ayasofya ile ilgili herhangi bir adım atılırken, UNESCO’nun listesine 1985 yılında müze kimliğiyle tescil edilen bu tarihsel varlığın ‘Dünya Mirası’ statüsünün dikkate alınması, bu statünün herhangi bir şekilde etkilenmemesi büyük önem taşıyor. Taşımasına taşıyor da benim ülkemde, uluslararası boyutta ben de tarafım demek için imza atmak kolay; nasıl olsa uymayacağım için. Attığı imzaya ihanet eden iktidarın bu kararına bakalım UNASCO nasıl bir tepki verecek: Bekleyip göreceğiz.

(Gündemi Pir Dergâhı Üzerinden Okumak)
DERGÂH CEMEVİNE DÖNÜŞTÜRÜLSÜN ÖNERİSİ
HÜKÜMETİN KARARINI ONAYLAMAK DEMEKTİR

Gündemi Hacıbektaş’taki Pir Dergâhına taşıyarak, madem Ayasofya müze statüsünden cami statüsüne dönüştürüldü; buradan hareketle, Pir Dergâhı da müze statüsünden cemevi statüsüne dönüştürülsün önerisi de dillendirilmeye başladı. “Danıştayın almış olduğu karar doğrultusunda, eşit yurttaşlık haklarımız göz önünde bulundurularak Hacı Bektaş Veli Dergahı’nı sahipleri olan Alevilere cemevi statüsünde geri verilmesini talep ediyoruz.”, çağrısıyla imzaya açıldı bile. öneri yanlıştır: Çünkü Pir Dergâhının Alevi tarihindeki statüsü cemevi değil, üniversite karşılığı olarak okuldur, ötesinde diğer dergâhların yönetim merkezidir. Kendisini halkın özlemleriyle özdeşleştiren ve bu özlemlerin gerçekleşmesi için başkaldıran Alevi kültürünün üniversitesidir Pir Dergâhı.

Ne yapılması gerekir? sorusunun yanıtı açıktır bence: Dergâhın, müze statüsünde dünya kültür mirası listesine alınması için mücadele başlatmak ve listeye alınan müze statüsündeki Dergâhın korunması görevini, Bakanlar Kurulu kararıyla Alevilere verilmesini sağlamak.

Yapılması gereke budur. Tersi davranır da müze statüsü, cemevi statüsüne dönüştürülsün dersek, Ayasofya için alınan kararı onaylamış oluruz; bu da iktidarı desteklemek anlamına gelir.

Bir cevap yazın