KÜLTÜREL IRKÇILIK VE ALEVİLİK–Esat Korkmaz

KÜLTÜREL IRKÇILIK VE ALEVİLİK
Esat Korkmaz


Yaşadığımız koşullarda, devlet ırkçılığı, kültürel ırkçılık uygulamalarını üstlenmiş durumda; önce bireyi ardından yaşamı devletleştirdi. Şimdi ise devletleştirdiği yaşam üzerinde hedef gösterme, saldırma-öldürme hakkını kullanmak istiyor.

Irkçılık, başlangıçta, kapitalist üretim ilişkisi içinde köle emeği kullanmayı meşru kılmanın ideolojisi olarak ortaya çıktı. Günümüz ırkçılığı ise bu ırkçılığı kullananlar tarafından, kendileriyle ortak bir geçmişe sahip olmayan insanlara dayatılan bir ideoloji olup çıktı; ulusal sınırlar içinde, dışlanan etnik ya da farklı kültürel gruplara karşı uygulanan baskı ve egemenliğin, gerekçesi olarak yaşama taşındı.

Artık daha aşağı bir ırkın varlığından söz edilmiyor. Irkçılık kapsamında biyolojik gösterenlerin yerine, kökenlerinden dolayı bir başka kültür dünyasına bağlı insan gruplarının varlığı geçti. Belirleyici anlamda, öne çıkarılan bu kültürel özelliklerin aşılamaz olduğu yargısıyla farklı kültürlerden gelen insanların, benzer olmadıkları ve olamayacakları bir bakıma ortak kabule bağlandı.

Özetle ırkçılık ideolojisindeki biyolojik gösterenlerin yerini, kültür kavramıyla ilişkilendirilen belirlemeler aldı: Ve yeni ırkçılık, kültürler arasındaki farklılığa dayanarak temellendirildi. Artık, ırkların kana bağlı olarak değil de kültüre bağlı olarak tanımlandığı bir dönemi yaşıyoruz. (1)

Çok yakın geçmiş Cumhuriyet tarihimiz bile sayısız kültürel ırkçılık saldırıları üretti: 1978 Kahramanmaraş Cankıyımı, 1980 Çorum Katliamı ve 1993 Madımak’ta insanların canlı canlı yakılması vb. sayılabilir.

Yavuz Sultan Selim, 1514’te Şah İsmail’e karşı savaşa girişmeden önce verdiği buyruklarla 40 bin Aleviyi belirledi ve bunların tümünü öldürttü. Bu katliamın asıl nedeni, girişilecek bir savaşta Aleviler’in Şah İsmail’in yanında yer alıp Osmanlı’yı arkadan vurma olasılıkları değildi. Eğer böyle olsaydı, öldürülen Alevilerin 7 yaş ile 70 yaş arasında olması emredilmezdi; yalnızca savaşabilecek yaşta olan erkekler öldürülmesi bunun kanıtıdır.

Peki ne idi asıl neden: Asıl neden korkuydu. Alevilerin Osmanlı ekonomik-sosyal düzenini bozacak, dağıtacak bir toplumsal sistemin taşıyıcısı olmalarıydı; taşıdıkları düş, yani Rıza Kenti ütopyası Osmanlının korkulu rüyası oldu: Bugün de bu ütopya, egemenler için korku kaynağıdır. “Alevilerin dışlanmasında, Sünni Kürt ve Sünni Türk aynı noktadan konuşuyor. Bugün ramazanlarda benzer bir Sünni Kürt-Sünni Türk dayanışması, inançları gereği oruç tutmayan Alevilere karşı söz konusu. Burada Kürt ve Türk ortak bir aidiyet ve ortak bir suçlu bulmuş oluyor. İlginçtir: Sorunun ulusal bir bileşkede gündeme geldiği yerde bu kez Sünni Türk ve Aleviler, Kürtlere karşı bir cephede buluşuyorlar.” (2)

(1) Korkmaz, Esat; Bütün Yönleriyle Alevilik, Demos Yayınları, İstanbul- 2015, s, 9-40 arası
(2) Özbek, Sinan; Irkçılık, Notos Kitap; İstanbul- 2012; s, 143-144 ve 145

Bir cevap yazın