Hızır Alevi Ekonomi Politiği–Hasan Harmancı
Hızır: Alevi Ekonomi Politiğ
Alevinin hukuku ahlakıdır. Bundan vazgeçtikleri andan, Aleviliğin dönüşeceği yapıyı tahmin etmek güçtür. Ahlak erkânlar üzerinden kurulabilir. Erkanların kurulabilmesi için bir toplumsal dönüşüm ihtiyacı vardır. Alevi mitolojisi, Alevi düşüncesine kaynaklık eder. Simgeler mitolojiler üzerinden saklanmıştır. Bunun canlandırılması ve güncellenmesi Alevilik için elzemdir. Yine Alevi rızalığı da ahlak ve buna bağlı olarak hukuk ile ilişkilidir.
Erkanların deforme olduğu bir dönemden geçmekteyiz. Yolu yürütme çabasında olan dedeler “dar” görmeden cem yürütme çabasındadırlar. Bu kuralsız, edeb-erkansız “Yol” yürütmektir. Dardan geçmeyenin söz söyleme, erkân kurma hakkı nasıl olabilir? Yol bir anlamda divansız yürütülmektedir. Divanın olmadığı yerde Alevi rızalığı da işleyemez. Rızasız yürüyen Alevilik bu nedenle “din”e sığınarak kendisine çözümler üretmeye çalışıyor. Alevi Yolunu bilenler de bu dini gidişe seyirci kalmaktadırlar.
Din Aleviliğin baş belasıdır. İnsanlığın kurtulmaya çalıştığı batağa sürüklenmektir. Dinlerin şeriatıyla savaşan Alevilik, bu şeriatların düşünme biçim ve inanma boyunduruğuna terk edilmek üzeredir. Güruhu Naciye’nin din ile bir ilişkisi yoktur ve üstelik Âdem ile Hava mitolojilerine karşı geliştirilmiş bir karşıtlığa sahiptir.
Alevi toplumsallaşması akıl ve sezgiyi ne amaçla kullanıyor? Kime karşı kullanıyor? Alevi gelenekleri dine tabi olacaksa Pir, Mürşit ve talip ilişkisi niye sürdürülüyor? Mürşit ya da Pir olmak yasaya tabi olmak değil, yasa koyabilme, toplumun ihtiyaç duyması durumunda söz söyleyebilmek gücüdür. Bu nedenle cemlerde rızalık alınır ve verilir. Alevi hizmetlerini yürütmek ve Alevi ceminde aşk içinde olmak insanı yüceleştirir. Kâmillik buradan geçer.
Aleviliğin Gelecek Arayışı
Alevi toplumsallığı Kamil insan ve oradan da devam ederek Kamil toplum yaratmayı amaçlar. Dört Kapı Kırk Makam bu amaçla vardır. Alevi ütopyası kâmil insan üzerinden kâmil toplum yaratmakla mümkündür. Bu nedenle alevi can her daim kendini darda görür ve toplumsal ve bireysel beklentileri en üst düzeyde yaşar ve savunur. Alevilikte ikrar almış birey dönüşüme aday olmaktan çıkmıştır ve dönüşüm Yol bilgisine göre süreklidir. Kişinin sabit kalması söz konusu değildir. Bu yenileme bir bütün çevrim olarak ele alındığında ise Aleviliğin kendisini yenilemesi ve dönüşüm içinde olması önümüze çıkar. Kendini yenilemeyen bir Alevilik, Alevilik değildir. Aleviliğin felsefesi insanı, doğayı geliştirmeyi ve bunun üzerinden de daha fazla doğaya uyum sağlamayı amaçlar. Alevilik öğretisi felsefe, siyaset, bilim, sosyal ve ekonomik dinamiklere göre yeniden şekillenir. Bu Alevi toplumunun özgürlük amacını da insanlığın gelişimine bakarak yükseltir.
Cemlerin içi boşaldıkça gelinen noktada büyük bir soruna dönüşmüştür. İnsanlarımız cemleri sadece 12 hizmeti göstermek sanıyorlar. Bu işte bir tuhaflık yok mu? Cem diye rızalık alındıktan sonra, hizmetler tek tek yürütülüyor, nefesler okunuyor, semahlar dönülüyor, gülbanklar hizmetlere göre sıralanıyor ve sonra sofra kurulup, adı lokla olan, ancak kendisi lokma olmayan bir kaç yiyecekle cem mühürleniyor.
Bu Alevilik değildir. Yol’un düşürüldüğü sefaletidir. Bu cem açma ve kapatma istisnasız tüm Aleviliğe yayılmış ve Alevilik susturulmuş durumdadır. Erkanları yürütmek tek başına ibadet olabilir mi? Yolun yürütülme felsefesi, toplumun gerçek rızalığı, hukuku, ahlakı, değerleri ve muhabbeti ile mümkündür. Ruhsal yenilenme böyle gerçekleşebilir. Toplumda bu ruhsal yenilenme üzerinden bina edilebilir. Ancak tek yönlü bir ruhsal doyum mümkün değildir. Ruhsal doyum bireyin ihtiyaçlarının karşılanması, yaşadığı toplulukta güven içinde olması, değer verilmesi ve bireyin yaşadığı grubu değerli bulması ve bu değerlilik üzerinden de topluluğa beklentileri karşılanmış olarak katılabilir. Bu katılım ise topluluğa yetmeyen bir yapılanmadır. Çünkü topluluklar ekonomik dayanışma gücü, verimli üretim ve tüketim üzerinden bir arada yaşayabilirler. Bu yaşamın geliştirilebilmesi için ise ahlaki bir devamlılık ve bir arada yaşayabilme hukuku gereklidir. Alevilik bireye de topluluğun birlikteliğine de bir ahlak ve hukuk sunmaktadır.
Günümüz Alevi yaşayışında bu birliktelik sadece ruhsal bir amaç üzerinden sürdürülmeye çalışılmaktadır. Yaşam kurallarının modern toplum olma gerekleri ile bir yana bırakılması alevi bireyin kimliği açısından bunalım yaratmaktadır.
Bu birlikteliğin olmaması, ancak yine de varmış gibi göründüğü bir suskunluk ile toplumun iradi olarak yaşamasını ve cemlerini, erkân ve kurallarını yürütmesi beklenmektedir. Bu durumda bir hile yok mu? Hile ile toplum yönetilebilir mi? Nereye varacak bu Yol’un sonu?
Talipliği kalmamış bir topluma Alevilik dayatılıyor. Şu haliyle “ne olursan ol gel” sistemi işletiliyor. Bu Alevi mekanizması, sistemi değildir. Ahlakı, hukuku işlemeden Alevilik olamaz, oldurulamaz. Bu nedenle doğan boşluk Alevi’yi ya Müslüman ya da Hıristiyan ya da başka dinlere doğru çarpıtıyor. Alevilik karşıtı bir toplumsallaşma hızla yayılıyor. Şuandaki Alevi insanın ruhsal yapısı, Alevilik için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Aleviliğe egemen olan dini etkiler, ekonomik zihniyetler Aleviliği dağıtmış ancak, felsefi olarak dönüştürememiştir. Bu da Aleviliği ve Alevi’yi süreçte bir nihayete, sona vardıracaktır. Bu suskunluk devam ettikçe Alevi Ortaçağı, karanlığı Alevileri saracaktır. Kendi içindeki tartışmasını gelişmek için değil, bağımlılık için yapan bir düşünce kendisi olmaktan çıkar. Bu başkalık ne yazık ki mezar taşına ağlayan, Dergâh, hangâh, tekke ve ziyaretgâhlarını dini bir olgu olarak görüp “dua” eden, medet uman bir Alevilik oluşturulmaya çalışılmaktadır. Alevilik öğretisi ve ütopyası bir arada düşünüldüğünde bu sahte bir gözyaşı ve insan üretmektir. Alevi Yolunda, düşünme biçiminde bir zihniyet sorunu yaratmaktır. “Akıl süzgecinden geçmeyen hiçbir şeyi yasalaştırmayan” ve doğa yasasına karşı üretilmiş olanı reddeden bir felsefenin karşılaştığı bu kirlilik, Aleviliği uzun erimli bir geleceğe taşıyamaz.
H/ey Erenler
Kendini görmeyen birey, özünü bilmeyen can Alevi olabilir mi? Talip, taliple musahip olduğu kadar, talip, mürşidiyle de musahiptir. Dedeler şimdi talibin durumunu, sosyal yapısını, değerlerini bilemez durumdadır. Bunu bilmiyorlarsa talip dedesine, Dede talibine nasıl “ey erenler” diyecek. Nasıl insanlar birbirine “can” diyecek? Kim kime “can”dır? Sahte birlikten, dirlik çıkmaz. Sahte cem ya da dirlik ise Alevilikle ilişkili değildir. Herşey ikrarsız yürürken, Yol nereye varabilir? Rızalık hakiki bir doğruluk üzerinedir. Ocaklar varlıklarını, amaçlarını yetirip sadece isim olarak senlik benlik amacıyla cem, erkân Yol sürdürecek bir kurumsallığı kaldıramaz. El ele el Hakk’a sistematiğini canlandırmak durumundadır. Ocakların cevheri, Nur’u rızalıkların bir bütün olması ile mümkündür. Rızalıklar ise Yol’un bütünlüğü ile ilişkilidir. Ocaklı olmak rızalığı tek başına kurmaya yetmez. Yol ne ile sürülüyor? Çerağ neden uyandırılıyor? Hizmetlerin amacı nedir? Hizmetlerin bütünlüğünü sürdüren, mürşit, pir rehber gücünü nereden alıyor. Pür-ü pak olmak “bir kör oyunu” mu? Rıza şehri bu durumda nasıl mümkün olacak? Musahiplik canlanmadan Alevi ahlakı ve kapıları işlevselleşebilir mi? Nurlaşma olmadan Alevilik olabilir mi? Hakk’a niçin yürünüyor? İnsan evrenin özü değil mi? Bu nedenle önce bir bütün olarak değerlerimizin erkân ve Yol üzerinden çözülüşünün önüne geçmek durumundayız. Aleviliğin toplumsal bir düşünce olarak kendisini sürdürebilmesi, bireylerinin gerçek değerler üzerinden yaşayabilmesi ile mümkündür. Sorgulamadan Yol’a ikrar vermiş ancak Yol’un işleyiş bütünlüğünü umursamayan ya da bütünlüğü göremeyen birey ancak Yol’u kendi ömrü kadar sürdürebilir. Bu Alevilik değildir. Alevilikte ikrar bir bütün olarak toplumsal düşünme ve rızalıklar bütünüdür. Sadece kendi dedesine ikrar alan ya da sadece kendi talibi ile var olmaya çalışan bir el ele verme Yol’u kısırlaştırmadır. Yol aslına rücu etmelidir. Bu amaçla bu karmaşık ve kaotik günlere Yol için mücadele eden herkes talip ya da dede diye ayrım içinde olmadan üst makamına, üst kapısına taşınmalıdır. Rızalıklar bir bütün olarak tamamlanmalıdır. Cemlerimiz ancak bunun üzerine bina edildiğinde geleceğe taşınabilir. Hızır ancak bu güvenli ortamda topluluğu mutlu ve huzurlu edecek ele dönüşür.
Hızır: Yaren ve Yarın
Din dediğimiz şey dünyaya egemen olmak isteyendir. Alevilik ise dinlerin bu egemenliğine karşı olan düşünceler üretir. Aleviliğe göre hâkimiyet olan yerde özgürlükten bahsedilemez. Alevilik yayılmacı ya da dönüştürücü değildir. Baskı ve korku araçları kullanmaz. Sempati ve aşk üzerine kurulur. Kendi nefsi ile mücadele eden ve kişisel ihtiyaçları ile toplumsal ihtiyaçları dengeleyen kişi özgür kişidir. Özgürlük bir düşünce değil eylemlilik halidir. Aleviliğe göre erdemli olmak, insana ve doğaya empati yapmak özgürlüğün temelidir. Cem ise rıza şehrinin en önemli unsurudur. Aynasıdır. Cemde ne yapıyorsan bir gün Rıza Şehri’nde de onu yapacağız. Cem, Rıza Şehri’nin mikro halidir. Cemlerin aslıyla yerine getirilmesi kurumsallaşmamızı yükseltecektir.
Rıza Şehri’nin, onun içinde de Rıza toplumunun yaratılabilmesi için Hızır’ın güncellenmesi gereklidir. Hızır anlaşılmadan Alevi yaşam biçiminin önemli unsuru olan rızk anlaşılamaz. Rızk, modern dilde ekonomi politiktir. Aleviliğin ekonomi politiği Hızır düşüncesi üzerine kuruludur. Hızır düşüncesi, Alevice yaşamın paylaşılması için, insanlaşma aşaması olarak gerekli olan rızalık ve rızkı bir arada bulunduran değerdir.
Hızır günlerinden başlayarak doğa hava, su ve toprak olarak uyanır, ateşlenir. Bu cemrelerle devam eder. Son olarak da Nevroz’da ateş olup yaşamı canlandırır, bereketlendirir. Bu nedenle yaşamın dört elementi bir araya geldiğinde hayat oluşur. Bu hayat dediğimiz şey Hızır’dır. Hızır, Alevi rızkına, ekonomisine göre yaşanmasıdır.
Alevi ekonomisi ile diğer ekonomiler arasında önemli bir fark vardır. Alevilikte ihtiyaca bağlı üretim yapılmaya çalışılır ve bu ise doğa şartlarına bağlı bir üretimdir ve bu üretime bağlı bir tüketim esastır. Diğer ekonomilerde üretim esastır. Alevilikte kimin ne kadar ihtiyacı olduğu hesaplanır ve ona göre bölüşüm, üretim yapılır. Odun ona göre kesilir, hayvanlar ona göre tığlanır. Çalışmada işbölümü işe katılabilecekler ve katılamayacaklar bir bütün olarak değerlendirilir ve işbölümü takvimi, işgücü olanlar ve olamayanlar dengesi üzerinden hesaplanır. Alevilikte ganimet yoktur. Haksız kazanç yoktur. Rızasız kazanç yoktur. Mesleki üretim ve eğitim usta-çırak ilişkisi, pirliği olarak yaşatılır. Yoksullar ve çaresizler düşünülerek üretim yapılır. Tüketim bunun üzerinden lokmalara bölünür.
Bu tipik tüketim, cemde lokma paylaşımıdır: “El terazi göz nizam” bu rızalık üzerine kurulur. Yaşlıların, hastaların, zorda olanların rızkı ayrılmadan lokma bölüşülmez. Benzer bir uygulama musahiplikte de vardır. Musahip kendi rızkı kadar musahibinin rızkından da sorumludur. Bu önemli bir ekonomik modeldir. Bu model, Hızır’ın el vermesiyle gerçekleştirilir. Her işin bereketini veren Hızır’dır. Açların, çaresizlerin, bereket isteyene yoldaşı Bozatlı Hızır’dır. Zorda olanın yareni Hızır’dır.
Rıza şehirleri neyin üzerine bina edilir. Kamil olmayanın bu şehri anlamak ve bu şehirde yaşamak isteği olabilir mi? Rıza şehrinde işsizlik var mıdır? Rıza şehri sadece maddi bir dünya mıdır? Ruhsal yanı olmadan Rıza Şehri düşünülebilir mi? Burada yaşamak hem üretimde ortak olmak hem de tüketimde ortak olmaktır. Kazandığınızın karşılığı toplumsal bölüşüm içinde gerçekleştirilir. Arz talep üzerinden üretim yapılmaz. İnsan yaşayabileceği, arzulayabileceği şeylere emeği oranında değil, ihtiyacı oranında sahip olur. Ancak emek zayi etmek söz konusu değildir. Her birey toplumda yaşamanın önemini bilir ve bencillik yaparak yaşamını sürdürmek istemez. Mutlu olmak tüm toplumun mutluluğu ile ölçülür. Bu nedenle toplumun üretimi ile tüketimi sadece maddi bir paylaşım değildir. Ruhsal olarak yetişmemiş, kâmilleşmemiş bireyin, ham halde yaşaması mümkün değildir.
Alevilikte, mal mülk, artı ürün amaç değildir. Lokmanın herkese yetmesi, hakullahın ihtiyacı olana gitmesi vardır. Dedeler şimdilerde bu hakullahı sadece kendi payı olarak görmektedir. Ne karakazan hakkı, ne de ihtiyacı olan talip hakkını gözetmemektedir. Yol hakullahın alınması ve dengeli biçimde pay edilmesi ile kurulabilir. Bunun gerçekleşebilmesi için de musahiple talip ve Yol’a başı ve malı ile katılmış Mürşit, Pir ve Rehber gereklidir. Alevilik tüketimden yola çıkar, üretimden değil. Talep tespit edilir, üretim ve bölüşüm bunun üzerinden yapılır. Rıza lokması yaratmak ve bölüşmek insanın doğaya ve diğer canlılara ve özellikle de her insanın birbirine karşı özgürlüğü de tamdır.
Geçerli olan para ve mal, mülk değildir. Geçerli olan rızalıkla bir araya getirebilmek ve rızalıkla bölüşmektir. Rızalık aklın ve vicdanın eğitilmiş haliyle değer kazanır. Eğitimli, rehberli insanın geldiği konum insanı can ve mal olarak sömürmeye karşı çıkmaktır. Alevilik bu nedenle kazançta olmayanın rızkta da olamayacağına kanidir.
Alevi ekonomisi doğayı ve diğer canlıları sömürmek ve talan etmek üzerine kuru değildir. Rızalıkla, ihtiyacı olan kadar, tüketebileceği kadarına sahip olmaya çaba harcar. Kırklar ceminde ezilen üzüm tanesinin bir bütün olarak Kırkları doyurması, mest etmesi lokmanın eşit bölüşümü ve rızkın bunun üzerinden ölçülmesidir. Bu en büyük cemimizdir ve diğer tüm cemlerimiz bu cemin ışığıyla, çerağıyla kurulur. Hızır’da yürüttüğümüz cemler ve uyardığımız çerağlar evimizi, bağımızın, bahçemizin bereketi içindir.
“Ben Ali’yim, Ali ben” demenin karşılığı adalet ve bölüşme kabiliyetidir. “Yârin yanağından gayrı her şeye ortak” bu anlama gelir. Alevilik kendini güncelleyecekse bunun üzerinden insanlığa bir umut olabilir. İnsanın ahlak, vicdan ve aklını bir araya getirmesi ancak Alevilik temelli olabilir. Alevilik bu çağda bir siyasal, sosyal ve ekonomik model olamıyorsa bunun en önemli nedeni Hızır’ın verdiği rıskı bilmemektir. Aleviliğin en büyük siyasallığı erkânlarını işleterek Alevi bireyin insanlaşması ve rızk ekonomisini musahibi ve dostları üzerinden kurması ile mümkündür. Hızır yoldaşımız, Zühre yıldızı menzilimiz olsun. Hızır’ı alıp hanemize mihman eylemenin zamanı geçmesin.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.