İslamist İnanmanın Fantezisi TABU-2–Hasan HARMANCI

İslamist İnanmanın Fantezisi
Tabu-2
18+
Hasan Harmancı

Müslümanların Alevileri kendilerine göre tanımlayıp, tanıtmaları Alevilerin ve Aleviliğin anlaşılmasında büyük bir boşluk oluşturuyor.

Müslümanlara göre Aleviler ruhani ve itikat olarak daha geride oldukları ya da eksik oldukları düşüncesi hakimdir. Bu nedenle de Alevilere yönelik alçaltıcı söylem ve tutumdan kaçınılmıyordu.

Alevi toplumunun müstehcen bir topluluk olduğu yönündeki görüşleri de bu alçaltıcı bakış açılarıyla ilişkiliydi.

İlk görünüşte bu yerel bir önyargı gibi görünse de değildi. Çünkü Müslüman toplum algısında modern zamanlar hariç buna karşı çıkışa dair bir belge ya da görüş bulunmuyor. Hatta modern yerel söylemde bu müstehcenlik hali hazırda hakim görüştür.

Alevi toplumu Osmanlı’nın baskın gücüne karşın zayıflık gösteren bir topluluk olmamıştır. Her zaman güçlü bir karşı duruşu örgütlenmeyi başarmıştır. Üstelik bu karşı duruşu sadece Aleviler üzerinden gerçekleştirmiyorlardı. Asıl büyük direnişlerini de bu durumda yaratıyorlardı. Osmanlı’nın baskı kurduğu, zorladığı aşiretleri ve tımar sahiplerini de etkileyebiliyorlardı.

Osmanlı’nın cezalandırıcı ve baskıcı yapısı ile bu Müslüman ahalinin görüşleri birleştiğinde baskı ve ceza Aleviler için sürekli bir hal alıyordu.

Düşünsenize bir Müslüman için dinin haram ve günah olan şeyleri onlara göre Aleviler arasında yaygındı. Bu da sürekli olarak bir aşağılama, cezalandırma olarak toplumun her kademesinde yansımasını buluyordu.

Alevilerin günah ve suçlarının kökeni normal zamanda da yıkanmadıkları ve bunun da inançları gereği olduğu ile açıklanıyordu.

Üstelik bu görüş Alevi topluluklarla yakın ilişki ve komşuluk içinde bulunanlarda da hakimdi.

Alevilerin normal seks hayatlarında yıkanmayan topluluk olarak tescillenmeleri yanında bir de Cem için kadın-erkek bir araya gelip de karışık ibadetlerinin bir bölümünde dans ve toplu seks yaptıkları, bu toplu sekste ensestin de yaygın olduğu gibi bir düşüncenin içinde bulunan Müslümanın gözünde Alevinin sosyal ve inançsal varlığı nasıldır?

Bu görüşün oluşmasında İslamın kesin yasakları arasında bulunan ve ikna edemedikleri Alevilerin günlük hayatlarında değer olarak yer alıyordu. Alevi özel gün ve törenlerinde kadın-erkek bir araya gelmeleri, konuşmaları, dans etmeleri İslam şeriatına göre zinaya, öldürülmeye ve günaha davet bir davranıştır.

Alay, tepki ve aşağılamaya neden olan bu durum Osmanlıda destek gördü ve Cumhuriyet boyunca ise yasaklanmadı.

Bu yönlü söylem, fetva ve modern zamanlarda ise yayınların engellenmesi söz konusu edilmiyordu.
Bunun bir cezai karşılığı olmadığı gibi katliam ve bireysel öldürmelere, cezalara fırsat oluşturuyordu.
Yüzyılın başından başlanarak ise Alevilere etnik köken aranması, onların Türklüğü, Kürtlüğü gibi yeni yönlendirme politikaları güçlendirildi.

Aleviler kimliği üzerinden akademik çekişme hali hazırda yürütülmeye devam ediyor. Devlet Alevi toplumunun yönlendirilmesi için siyaseten ve dinen çalışmalara onay veriyor.

Bu etnisite sorunu Alevi toplumunu içeriden de dışarıdan da sömürülmeye açık tutuyor.

İlginç olan Alevilere yönelik tabular da siyasi çekişmeler de aynı anda gerçekleştirilebiliyor.

Belirtilen klişe söylemlere ek olarak Alevilerin ürettiği tarımsal ve hayvansal ürünlerin piyasaya sürülmesinde sorun çıkmazken, kestikleri hayvan ve hazırladıkları yemek ve içeceklerin helal olamayacağı gerekçesiyle dokunulmaz sayılıyor.

Bu da kirli bulmanın ve aşağılamanın bir başka boyutudur. Bu insan hakları açısından suç olmakla birlikte her an yaşanılan bir hak ihlalidir.

Hala Aleviler için değerli ve övünç duyulan kadın-erkek ibadet ve inanca bağlı dansın ibadet yerinde yürütülmesi Müslümanlarca sorun görülmekte, yiyeceklerine el sürülmesi ise Müslüman bağnazlığa bağlı olarak haram görülmektedir.

#Alevi#alevi#Kızılbaş#kızılbaş#Asimilasyon#Bektaşilik#AABF#BDAJ#AKM#Alevi Kültür Merkezi#Alevilerin Sesi#Hacı Bektaş Veli#Pir Sultan Abdal#Kaygusuz Abdal#Yunus Emre#Alevi Enstitüsü#Dede#Kadın#kadın mücadelesi#Hasan Harmancı#Alevilere saldırı#Bağnazlık#

Bir cevap yazın