Zaman her şeyin ilacıdır demek,

Zaman en iyi uyuşturucudur, demektir.

Küresel kültür bir vaatten çok, bir tehdit artık: Önce arzı, ardından talebi, sonra da insanı tek-tipleştirmeyi amaçladı; amacın her gerçeklenişinde, insan olmak insana ağrı vermeye başladı. Tek-tipleşen insanlar tek-tip arzı, tek-tip tüketerek parçası oldukları tek-tip bir dünya ürettiler: Üretilir üretilmez eğlence çalışmanın uzantısına, trajedi sabır amaçlı teselliye, sanat sisteme uyarlanmayı davet eden telkine dönüştü.

Emperyalist güçler halkları, egemenlere karşı ortak bir iradeyi dışa vuran bir güç olmaktan çıkardı; kalabalık durumuna getirdi ve orada tecride aldı. Devletler Ortodoks kültüre yatırım yaptı, diğer inanç-düşünce ve felsefeleri tecride aldı; ana etnik gruplar, kendi kanına yatırım yaptı, diğer etnik yapıları tecride aldı. Sistem kadını erkeğin evrenselliğinde, erkeği de sistemin amacında tecride aldı: Bununla yetinmedi tümümüzü, unutmanın-unutulmanın dipsiz kuyusuna fırlatıp attı.

Özetle genel özeli doğurdu, besleyip büyüttü: Unutmanın-unutulmanın dünyasında hepimiz tecritteyiz şimdi. Biliyoruz ki unutan kişi, unutulan da olur çoğu kez: Tecrit korkusu bilince çağrılırsa eğer unutulanla ilişki zorunluluk olup çıkar. Tecridi kırdığımızda, geleceği galiplerin değil, ezilenlerin üreteceğini öğrenmiş oluruz.

Sözlerimizi içselleştirdik: Gecemizi gündüzümüze ekledik ve okul olduk; kadro ve hizmet sahiplerini yetiştirmek üzere karşınıza çıktık. Ötesinde, barış güvercinlerini dört bir yana salalım, bugün her şeyden çok gereksindiğimiz demokrasi ve özgürlük adına herkesi selamlayalım istedik.

Çünkü önemli olan neye inandığımız değil, inandığımız şeyin bizi ne yaptığıdır. Halde yaşanan Aleviliği bilincimize çağıralım: Bir de bu açıdan kendimizi sorgulayalım, dedik.

Vicdanlarımıza uyacağız, kötüye el çırpmayacağız; sözlerimize susturucu takmayacağız, diyor; eğilim duruma gelen geleneği fırsat bilerek yayın-eğitim ilkelerimizi ve içeriğimizi açıklamak istiyoruz:

 

  • Alevi Enstitüsü; hiçbir zaman tek boyutlu bir yayın-düşünce-eğitim çizgisi izlemeyecektir.
  • Alevi Enstitüsü; demokrasi-laiklik mücadelesinin öznesi olan bir toplumsal muhalefetin devingen tabanını oluşturan bir kitlenin eğitim kurumu ve yayın organı olma bilinci/sorumluluğu içinde, yapımızdaki düşünce çeşitliliğini zenginlik olarak algılayacak, genelde tüm demokrat-laik güçlerin, özelde Alevilerin eli-dili-gözü olacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; kendini hiçbir biçimde Alevilikle sınırlamayacak; genelde yasaklı kültürlerin, özelde halkın yararını öne çıkaracak; bu yarara dayalı eğitimin-yayının üretken bir halkası olacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; ülkemizde ve dünyamızda nerede bir insanlık sorunu varsa ona kendi sorunu gibi yaklaşacak; kör-sağır ve dilsiz olmayacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; sorunları açıklıkla ve cesaretle ortaya koyacak, ödünsüz tartışarak en doğru çözümlerin üretilmesine katkı verecek ve bu duyarlılığı kendi varlık nedenlerinden biri olarak görecektir.
  • Alevi Enstitüsü; ırk-din-dil-cinsiyet vb. bir ayrıma gitmeksizin tüm insanları eşit görecek; her türlü ayrımcılığı yadsıyacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; Alevi kimliğinin yeniden yapılanmasına, bu kimliğin içinin, yaşanan anı ve geleceği yeniden üretecek biçimde doldurulmasına katkı vererek bu kimliksiz ortamda kimlikli ve temsil edici bir düşünceyi ve düşünsel deneyimi yaşama geçirmeye çalışacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; ayrılmanın kalabalığında azalıp, toplanmışlığın yalnızlığında çoğalarak bozuk düzende doğruyu ihbar etme sanatı olan Alevi-Bektaşi mizahını, yaşama taşıyarak aldığı ihbarın peşinde koşacaktı
  • Alevi Enstitüsü; ülkemiz halkının kendi sorunu olarak gördüğü Alevi sorununu, kendi kazanımı olarak algıladığı Alevi felsefesini/öğretisini ve inancını, her koşulda tartışmayı, vazgeçilmez ilkesi sayacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; çağdaş-laik-demokrat bir yayın-eğitim çizgisi zemininde köktendincilere/ köktendinciliğe ve her türden milliyetçiliğe karşı bir kanalda, insanlık üzerine ya da Alevilik üzerine yazı yazan/düşünce üreten her yazara/araştırmacıya eğitimci olarak kapılarını açacaktır.
  • Alevi Enstitüsü; özelde Aleviliğin, genelde yasaklı kültürlerin inançsal/düşünsel sorunlarına çözüm olacak seçenekler üretmeyi; bunu yaparken günceli yakalamayı ve durduğu noktadan bireysel-toplumsal sorgulamayı yürütmeyi temel amaç bilecektir.
  • Alevi Enstitüsü; Alevilerin, Alevilerin de içinde yer aldığı ezilenlerin-sömürülenlerin inancından/felsefesinden kaynaklanan demokratik haklarını/istemlerini mücadele alanına taşımayı, onların kalıcı kazanımlar durumuna gelmesini sağlamayı, yükümlülük olarak görecektir.Tasallutun zalimliğinde, süreğen dayatmaların zamanını yaşıyoruz. Olası güdümlü kışkırtmalara karşı uyanık olmak, dinsel ya da etnik çelişkileri sıcak noktalara taşımak isteyenlerin oyunlarını bozmak durumundayız. Irkçılara/ faşistlere ve köktendincilere karşı ilerici toplumsal güçlerle demokrasi ve özgürlük zemininde buluşarak, herkesin kendi kimliğiyle yer alacağı, konuşan ve tepki gösteren, denetleyen ve hesap soran örgütlü bir toplum yaratmak zorunda olduğumuzu unutmayacağız.

Sorumluluğumuzu bilincimize taşıyarak; düşünsel çabalarımızı aksatan ve örgütsel mücadelemizi daraltan zaaflara karşı duracağız.

Çünkü yasaklı kültür insanı, kendi kültür tarlasında yetişmeyeni egemenden ödünç alıp sonra da; –Bu benim kendi tarlamın ürünü, diye satmaya başladığında, ödünçleme terimlerle bir bilinç-inanç yaratır. Yarattığı bu bilincin-inancın ne bir oku ne de bir yayı vardır.

Oksuz-yaysız bu bilinç-inanç, bir kenara itilmişlerle yürümekten sakınır. Geleceği doğurmaktan aciz yaltaklanmanın verdiği vicdan acısını örtmek için, seçeneksiz kendini abartır, kendi parmağını kendi gözüne sokar. Egemen, yaltaklanmanın verdiği vicdan azabıyla kıvrananların vicdanına seslenir: Seslenir seslenmez kötülük, yaşanan ana çağrılır; ortalıkta kol gezmeye başlar. Ezilmiş olan bir kere daha ezilir ve diz çöker; yukarıdan gelecek sese kulak kabartmaya başlar.

Unutmanın ölü denizinde; geçmişe-emeğe nankörlüğün, tehlikelere karşı körlüğün, uyarmalara karşı sağırlığın moda olduğu günümüzde, geçmişin bilgisini yaşamın hizmetine vermenin yolu bâtınî eğitim çalışmasından geçer.

Eksikliği yaşam bağışlamaz, boşluk da tanımaz; ne olup ne bitiyor demeye fırsat bulamadan tarih egemenin hizmetine girer ya da bizler bu tarihin hizmetçileri oluruz. Böylesi bir son yakalandığında, ölüler yaşayanları bir bir gömmeye başlar.

Bu yabancılaşma batağından çıkabilmek için yasaklı kültür insanı artık, sıkıntının-derdin dua etmeyi öğretmediğini bilmeli: Sıkıntıyı-derdi yaratanların adresine tanı koymalı ve dua yerine doğru düşünmeyi-doğru konuşmayı ve doğru davranmayı öğrenmeli, kötü dünya ile tam bir hesaplaşmaya girmelidir.

Bu amacı gerçekleştirme yolunda; yanlışlarımızı doğruya çevirecek, eksikliklerimizi giderecek katkılarınızı bekliyoruz. Vereceğiniz onurla bizi yüreklendirecek, yapacağınız eleştiriyle bizi uyanık kılacaksınız. Vereceğiniz/önereceğiniz tepki tepkimizle örtüştüğünde ortak bir tavrı yakalamış olacağız. O noktaya taşındığımızda bunun onuru hepimizin olacaktır. Unutmayalım: Geleceğe taşınamazsak eğer şimdide ölürüz.

Gönülden gönüle, gönülden insana, insandan topluma; aydınlık yarınlara doğru….

Alevi Enstitüsü